Af çıkacak mı ? Genel Af ne zaman ? diye soran mahkumlar ve aileleri bir tarafta , Af kesinlikle çıkmamalı , kesinlikle suç işleyenler affedilmemeli diyenler bir diğer tarafta.
Tüm bu tartışmalar sürerken de,gerçekler ise tam ortada .
Cezaevlerinde bulunan mahkumların ve ailelerinin hayatlarında şu sıralar tek konuştukları şey, af çıkacak mı konusu. Bütün mahkumların gündeminde af var. Cezaevinde umutlu bekleyiş devam ederken, dışarıda da mahkum yakınlarının mücadelesi hız kesmeden devam ediyor.
Sayın Erdoğan’ın “Arkadaşlarımızdan içeriğin mahşeri vicdana uygun hale getirilmesi için bir çalışma başlatmalarını istedim” açıklamasının ardından, beklemeye devam eden mahkumlar ve yakınları hükümetten gelecek somut adımın gerçekleşmesini ve bir an önce hayata geçmesini heyecan ile beklemekteler. Ne yazık ki aylar geçmesine rağmen somut tek bir adım yok.
Adalet ; hakkın gözetilmesi ve haklı ile haksızın ayırt edilmesini sağlayan bir mekanizmadır.
Kaplan, adamı öldürmek isterse adı VAHŞİLİK, adam kaplanı öldürmek isterse adı SPOR YA DA AVCILIK olur.
Emin olun; SUÇ İLE ADALET ARASINDA Kİ FARK DA BUNDAN BÜYÜK DEĞİLDİR.
KANUNLAR ÖRÜMCEK AĞLARI GİBİDİR, ZAYIFLAR AĞA YAKALANIR, GÜÇLÜLERSE AĞI HER ZAMAN DELİP GEÇERLER.
Dilerseniz Af hususuna değinmeden önce Adalet, Ceza ,Yargılama esasları ve belki de en önemlisi Cezaevlerinin durumuna değinelim. Yazının sonunda da Af çıkmalı mı, yoksa çıkmamalı mı? hususunu herkesin kendi vicdanında yüreklice yanıtlamasına bırakalım.
Suçlu olmak, cezaevine girmek hep bizlerin değil başkalarının başına gelecek sanılır. Cezaevlerinde ki mahkumlardan bahsedilirken; iyi olmuş , o suçu işlemeseydi denilir. Oysa ki ; bir kişinin iftirasına maruz kalmanız, evladınıza yada aile bireylerine yönelik bir saldırıyı bertaraf etme çabanız sırasında, suç kabul edilebilecek davranışlarınız, yargının çare bulamadığı mağduriyetler sebebiyle kendi hakkınızı arama girişiminiz, güvenlik güçlerine haber verdikten sonra onların gelmesini beklerken, geçen sürede başınıza gelecek her türlü kötülüğü bertaraf etme sürecinde yaşayabilecekleriniz, araç kullanırken bir ölümlü kazaya neden olmanız, borcunuzu ödeyemediğinizden ve taahhüttü ihlalden dolayı cezalandırılmanız ,ya da mesleğiniz sebebiyle üst amirlerin emirleri gereği yapmanız gereken sizden kaynaklanmayan bir suçtan, ifade özgürlüğünden, mesleki görevleriniz sebebiyle eleştiriden, belki eğitimsizlikten ve cahillikten , belki vurdum duymazlıktan, belki geçmiş tecrübelerinizden, belki üşengeçlikten, bu ve buna benzer yüzlerce sebepten dolayı suça karışabilir ve bir anda kendinizi demir parmaklıklar ardında bulabilirsiniz. Ancak suçsuzluğunuzu ispatladıktan sonra aklanabileceğinizi ve o parmaklıklar ardından özgürlüğe adım atabileceğinizi hiç aklınıza getirdiniz mi?
GERÇEK HAYATTAN BASİT BİR KAÇ ÖRNEK VERELİM.
Evladınız evde yok ve kargo görevlisi onun adına gelen bir paketi size teslim ederken onun yerine imza atmanızı istiyor. Herkes için o kadar normal bir işleyiş ki. İmzayı atıyorsunuz. UNUTMAYIN Günün birinde sahte imza sebebiyle hakim karşısına çıkabilirsiniz.
Halisane duygularla ya da emekli olmanın verdiği bir içgüdüyle apartman yöneticisi oldunuz. Harcamanızı bildiğiniz yöntemlerle yapıyorsunuz , bazen ufak tefek işlere fatura bile almıyorsunuz. Bugün topladığınız aidatı belki birkaç gün sonra apartmanın banka hesabına yatırıyorsunuz, belki de apartmanınızın banka hesabı bile yok , UNUTMAYIN Günün birinde zimmet yada güveni kötüye kullanma sebebiyle hakim karşısına çıkabilirsiniz.
Bütçenizi düşünerek İkinci el eşyayı uygun fiyata almanız gün gelir sizi hırsızlık malı almaktan hakim karşısına çıkartabilir.
Bir tweeti beğenmek veya retweet etmek hakim karşısına çıkmanıza sebep olabilir.
Hele ki yaşadığınız ülke Türkiye ise ve Adalet mekanizması ; yanlış uygulamalarla dolu , ağır aksak ilerliyorsa her an bizlerde o parmaklıklar ardında olabiliriz.
Örnekler uzar gider. Zannediliyor ki cezaevinde yatan herkes azılı suçlu.
Öncelikle şunu belirtmeliyim: Terör örgütü elebaşı bebek katili Apo, Vatanı ve Devleti bölmeye çalışan hain Teröristler, Tecavüzcüler, Masumları sebepsizce öldüren Cani Katiller, uyuşturucu Baronları, Suç Örgütü Liderleri bu ve buna benzer insanımızın hayatını zindan eden acımasız insan müsveddeleri ayrı mahkemelerde yargılanmalı ve farklı cezaevlerinde tutularak en ağır şekilde cezalandırılmalıdırlar.
Dikkat edilmesi gereken tek husus; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan normal bireyler ile yukarıda bahsettiğim insan müsveddelerinin ayrı tutulmasıdır. Ayrı tutulmadığı için Af konusu her gündeme geldiğinde toplum hassasiyeti ön plana çıkmaktadır.
Emin olun ki cezaevlerinin şuan ki durumu içler acısıdır. Zannedilmesin ki içeride bulunan mahkumlar ile dışarıda bulunan aileleri bu durumu özümsemiştir. İçeride bulunanların bir daha suça karışmaması için ; ıslah olarak dışarı çıkmaları ve kaybettiklerini kazanabilmeleri için fırsat verilmesi en önemli unsurdur. Şuan ki şartlar bırakın ıslah olmayı daha öfkeli bireylerin topluma geri dönüşüne zemin hazırlamaktadır.
Cezaevlerinde durum şuan itibariyle nasıl gelin hep birlikte irdeleyelim.
Adalet Bakanlığına bağlı Cezaevlerinin internet sitelerinde Cezaevi şartları şu şekilde tanımlanıyor.
Oda ve kısımlarda iklim koşulları göz önüne alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.
Her hükümlüye yöresel iklime uygun nitelikte tek tip yatak ve yeterli sayıda yatak takımı verilir.
L tipi ceza infaz kurumlarında, bireysel odalar 12.45 m², açık avlular 65.19 m², ortak yaşam ünitesi 56.59 m² olup 7 kişinin bir arada bulunduğu bir ünite toplam 208,93 m² dir. Hükümlü ve tutuklu odalarında 100 x 125 cm boyutlarında ışık alan çift ve saydam camlı pencereler bulunmaktadır.
L tipi ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutuklular, ünitelerde bulunan bireysel odalarında kalmaktadır. Bu odaların kapıları gece belirli bir saatten sonra kapatılmakta gündüzleri ise açık tutulmaktadır. Hükümlü ve tutuklular gündüzleri 7 kişilik ortak yaşam alanında ve avluda bir araya gelebilmektedir…………
Emin olun ki yukarıda yazan satırların tek bir harfi bile gerçeği yansıtmıyor.
7 kişilik koğuşlar zamanla 14 – 21 – 28 sayısına çıkartıldı ,bugün itibariyle de ortalama 55-65 arasında mahkum yaşam mücadelesi vermekte. Yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen ne yazık ki mevcut değil. Bırakın yeterli sayıda yatak takımını tek bir adet bile nevresim takımı verilmemektedir. Hepsi kantinde satılmakta ve Ceza Tevkif Evlerine gelir sağlanmaktadır.
Atölyelerde üretilen her ürün mahkumlar tarafından yapılmakta , vergiden muaf tutulmakta ancak ücret paylaşımı adil olmayan göstermelik ücretler ile ödenmektedir.
Yenilen yemek paralıdır. Ailenize kavuşmak için isteğe bağlı Sevk paralıdır. Okumak için yatırmanız gereken harç paralıdır. Beslenmek paralıdır. Nevresim paralıdır. Maç yayını paralıdır. Tv paralıdır. Buzdolabı paralıdır. Çay makinası paralıdır. Tıraş paralıdır.
Aydınlatma hariç elektrik paralıdır. Tüm bu masrafalar Mahkumlar tarafından ödenir.
Acil sağlık giderleri dışında diğer sağlık işlemleri ücrete tabidir. İç çamaşırı, havlu, kağıt, kalem, diş macunu, şampuan, tırnak makası dahil olmak üzere temel tüm ihtiyaçlar kantinden paralı tedarik edilir. Ailelerin tüm bu ihtiyaçları getirip yakınlarına verme girişimleri ve hakları güvenlik sebebiyle yasaklanmıştır. Parası olmayanın dışarıda olduğu gibi içeride de durumu içler acısıdır.
İçeride sanki mahkumlar çalışıyor ve gelir elde ederek para kazanıyorlar.
Bir kişinin yaptığı usulsüzlük tüm mahkumlara yasak olarak uygulanmaktadır.
Aslında içeride yatandan çok dışarıda kalan ceza çekmektedir.
Eşinin, evladının, babasının yada yakınının yaptığı hatanın bedelini dışarıda kalan masumlar ödemektedir. TCK hükmüne göre suç bireyseldir. Başkası bu sebeple cezalandırılamaz. Ancak toplumda ki yansıması hiçte öyle değildir.
Eşi cezaevine giren bir kadının ve evladının suçu nedir. Vicdandan bahsedenlerin öncelikle cevaplandırması gereken soru budur.Bir şahıs herhangi bir sebepten dolayı suç işlediyse geride kalanların bedel ödemesi ne kadar ahlaki ,ne kadar vicdanidir. Düşünün, eşiniz sabah evden çıkıyor ve akşam eve geliyor. Eşinizin İş hayatından ne kadar haberdarsınız ? Haberiniz varsa bile sadece sizinle Yargılandığı bilgisini paylaşıyordur ama suçum yok ve beraat edeceğim diyordur. Avukatlarının görüşü de bu yöndedir ama günün birinde öğreniyorsunuz ki cezası kesinleşmiş. Polis almış. Sizi arıyor ve cezaevine götürüldüğünü söylüyor. Ne yapabilirsiniz ? Kaldınız çocuklarınızla tek başına. Kira, elektrik , su, gıda , sağlık her dert başınızda. İşiniz yok, paranız yok. Her hafta eşinizi ziyarete gideceksiniz yol paranız yok. İçeride her şey paralı ,eşinize para yatıracaksınız para yok. Çocuğunuz her an soruyor babam nerede, cevabınız yok. Toplum, eşiniz cezaevinde diye tavırlı.
İçerisi mi dert yoksa dışarısı mı ? Sizin için çaresizlik işte tam bu noktada başlıyor.
İçeride 290 bine yakın mahkum ve 50 bin İnfaz ve Koruma Memuru bulunmaktadır. Jandarma ve diğer görevliler bu sayıdan hariçtir.
Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek ; Türkiye’de ki cezaevlerinden övgüyle bahsederken şu ifadeleri kullanmamış mıydı?
Türkiye’de ki cezaevleri Avrupa’dakilerin çoğundan üstün. Abartmıyorum cezaevi lafı beni çok rahatsız ediyor. Bizimkiler Devlet Konukevi gibi …..
Ebu Garip Cezaevinde (Bağdat Merkezî Cezaevi) yaşananlardan vahşet diye bahseden sözde aydınlar, sizce Ülkemizdeki cezaevlerindeki ilkellik ve zor şartlar karşısında niçin sessiz kalıyor?.
Cezaevlerindeki doluluk oranı Cumhuriyet tarihinin en yüksek değerine ulaştı. l2 Eylül döneminde 80 binle rekor kıran cezaevleri, 2007 sonunda 90 bine ulaştı. 2016 yılına ait Ocak ayı verilere göre Türkiye, cezaevinde 192 bin 627 kişi ile Avrupa’da birinci sıradaydı. Sonrasında darbe girişimi de eklenince şuan sayı 290 binlere dayanmıştır. Son yapılan cezaevleriyle kapasite arttırılmasına rağmen yetersizlik gözler önündedir. Ancak Avrupa’da birinciliğimiz halen sürmektedir.
Eğitim seviyesine bağlı olarak da ilköğretim mezunu olanların sayısı, toplam sayının yarısı kadardır. Tutuklu ve hükümlülerin %50 sinin ilköğretim mezunu olduğu göz önünde bulundurulursa devletin eğitim politikasının yanlışlığının nerelere vardığı daha iyi anlaşılacaktır.
Kimi cezaevlerinde kapasitenin 3 katı mahkum bulunmaktadır, üst üste , vardiyalı ve balık istifi uyunmasını sağlayan ve bu insanlık ayıbı durumun ört bas edilmesi için çaba sarf eden zihniyet , günde 1 kişinin tahliyesini, diğer taraftan 5 kişinin cezaevine girmesini izlemekte ve bu duruma çözüm üretme ihtiyacı duymamaktadır.
Cezaevlerinin sitelerinde ; Hükümlünün salıverildikten sonraki geleceğini düzenlemeyi düşünmesini sağlayıcı tedbirler alınır ve toplumla uyumu ile ailesinin çıkarları için bu konularda hizmet veren resmî ve özel kuruluş veya kişilerle ilişki kurması doğrultusunda katkı ve yardımda bulunulur.
Hükümlü, salıverildiğinde iş bulması veya kendi işini kurması yönünde özendirilir. Bu konuda gönüllü kişi ve kuruluşlar ile resmî kurumlarla işbirliği yapılır yazmaktadır. Yazılıyor ama sadece yazılıyor. Uygulama ne yazık ki yok. Zaten ülkemizde her güzellik sadece kağıt üstünde değil mi ?
Hangi kesime baksak mağdur.
Esnaf; Çek Yasasından mağdur. Devletin ekonomik politikasının sonucu ortaya çıkan krizin faturasını esnaf; hem malıyla hem de özgürlüğüyle ödemek zorunda. Her şeyin yolunda gideceği hesabıyla vadeli mal alan esnaf, çek kullanarak borcunu planlıyor. En ufak krizde tüm planlar alt üst oluyor ve çek ödenemediği için hapis cezası ile karşı karşıya kalıyor. Borcu ödemek istese de nafile. Hukuk araya giriyor. Cezaevinde yatmak istemiyorsan bana günlük parasını öde bende seni cezaevine yollamayayım diyor. Ödeseniz de yatsanız da borç aynı borç. Hem borçlu, hem de alacaklı mağdur.
Nafaka ödeyen binler mağdur. Ödeyemediğinde tazyik hapsi ile cezaevinde.
5 Dk. içinde kıyılan nikahla evlilik işlemi tamamlanırken boşanmak için bu durum söz konusu olmuyor. 3 yılı aşkın süren boşanma çilesinden on binler mağdur.
Adli para cezalarında binler mağdur. Günlük 20 TL ödemezsen cezaevindesin. 20 TL ödersen dışarıdasın. Ödeyemeyen niceleri dört duvar arasında. Ekmek parası yok , ailesi aç. 20 TL için ben yatayım ama çocuğum yesin, bulunan 20 TL yi diyen bir sürü baba içeride.
Alacaklı mağdur , borçlu mağdur.
100 TL lik maddi kayıp için 5 yıl ceza verilirken, 1 Trilyon için sadece 2 yıl ceza veren Adalet Sistemimiz var.
Aynı suça ayrı cezalar veren binlerce karar mevcut. Kimine ceza, kimine beraat. Tek ölçü Vicdani Kanaat.
Sabıkası olanın vay haline. Yeni bir isnat varsa sonuç muhtemelen ceza. Sebep : Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Sabıka kaydı göz önünde bulundurularak hazırlanan on binlerce hüküm tesisi.
Yargı mensuplarının, açıklamasız ve sorgusuz en güçlü kalkanları Vicdani kanaat.
Yaşadığınız ile , konumunuza, siyasi görüşünüze ve sizi yargılayan hakimin yaşam şekline ve hayata bakışına göre değişen yargılamalar ve hükümler.
Devletin örgüt elemanı olarak tanımlayıp yargıladığı ve cezalar verdiği binlerce yargı mensubu tarafından yargılanan ve ceza alan kişilerin; halen o yargı kararlarına göre kararan hayatları. Bu örgüt elemanı kişiler artık yargı mensubu değil ama ne acı ki kararları halen geçerli yargı hükümleri.
Adliye saraylarında, Emniyet-Jandarma Birimlerinde, Avukat ofislerinde , Cezaevi Kapılarında, Adli Tıp ve Kriminal dairelerinde, Güvenin olmadığı bir adalet sisteminden, umut arayan yüzbinler.
2017 verilerine göre Türkiye genelinde toplam 7 milyon 857 bin kişiye ‘şüpheli’ sıfatı ile işlem yapıldı. Türkiye’de görev yapan savcı başına bin 963 dosya düşerken bu rakam hakimlerde 929. Yine 2017 verilerinde Cumhuriyet tarihinde bir ilk de yaşandı ve şüpheli kadın sayısı 1 milyonu geçti.
Türkiye de sabıkalı sayısı ise 8 milyonun üzerinde. Halkın yüzde 11.4 sabıkalıyken, milletvekillerinin yüzde 16.9 ‘unun sabıkalı. bu durum asla göz ardı edilmemelidir.
Her 10 kişiden 1 inin sabıkalı olduğu ülkemizde, yaklaşık 8 Milyon süren dava, 290 Bine yakın mahkum, 350 Bin üstünde kesinleşen hükümle aranan firariler, 800 bine yakın Denetimli Serbestlik, 20 Milyona yakın İcra dosyası ile işte sorun yok denilen Adalet Sistemimiz.
İnsanlar tarafından yapılan yasaların eksiksiz olması mümkün değildir. Yasalar yapılırken kendi kültürümüze uygun, çoğunlukçu değil bütünü kapsayan yaklaşımın esas alınması gerekmektedir. İnsan ; fıtratı gereği , taraftır, yanlıdır, bencildir ve güçlüyü sever. Unutulmamalıdır ki Adaleti sağlama görevindekiler de insandır ve bünyelerin de bu duyguları barındırırlar.
Adalete birde din açısından bakmamız gerekmektedir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV); “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır,” demiştir ve yine Hz. Ömer ’de “Adalet Mülkün Temelidir” demiştir. Acımasız orduların kumandanı Timurlenk bile; ”Memleketler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir,” derken , kazandığı zaferlerin altında yatan Adalet gerçeğini bir kez daha vurgulamıştır.
Adalet bir devletin esası olduğuna göre; mahkemelerin söz ile değil, gerçekten tarafsızlığını sağlamak her işin başında gelmelidir. Hak sahiplerine zorluk çıkarmak, resmi dairelerde işlerini takip eden kimseleri bugün git, yarın gele diye birtakım zorluklara uğratmak, hükümet otoritesi maskesi altında halkı ezercesine davranmak, uygun olmayan işlemelere kalkışmak gibi durumlar kesinle önlenmelidir.
“Cezaevlerinin terbiye, ıslah ve iş esaslarına göre düzeltilmesi yolundaki hayırlı faaliyetlerin genişletilmesi cemiyete; doğru yoldan saparak hürriyetini kaybetmiş olan binlerce vatandaşı faydalı birer uzuv olarak kazandırmaktadır. ” sözleri de Adalete eşsiz bakış açısı ile Ulu Önder Gazi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ün net ve doğru tavrıdır.
Ülkemizin yüzde 99 u Müslüman olarak kabul ediliyor.
Herkesin beyanı bu yönde. Allah affedici ve bağışlayıcıdır. Kuran- ı Kerimin bir çok ayetinde Yüce Mevla’nın bu özellikleri tekrarlanıyor. Ama acı olan şu ki, kullar; düşeni daha çok tekmelemenin peşinde.
Yaratıcının eşsiz tavrı, kullarda vicdanı tetiklemiyor.
Gelin birkaç ayeti okuyalım.
ARAF SURESİ 199. AYET: Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse.
ŞURA SURESİ 25. AYET : Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O’dur.
ŞURA SURESİ 40. AYET: Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah’a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez.
AL-İ İMRAN SURESİ 155. AYET: İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama ant olsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.
NİSA SURESİ 99. AYET: Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.
NİSA SURESİ 149. AYET: Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir.
İşte ALLAH KELAMI ayetler. Affetmek Kazanmaktır. Yüce Allah’ın cezalandırma gücü var iken kullarını affetmesi, kullarına olan merhametinin, sevgisinin ve kullarına kıyamadığının bir göstergesi değil midir?
Affetmek büyüklüktür. Aynı zamanda bu; yanlış yapan insanların hatalarından vazgeçip, doğru insan olmaları için bir teşviktir. Aksi takdirde her hata yapan cezalandırılmış olsaydı, hatasız insanda olmayacağına göre, yeryüzü insansız kalırdı.
Verilecek yasal düzenleme sadece ma’lûmun i’lâmıdır.
Talep ; bugüne kadar uygulanan ve çözüm bulunamayan yanlış Adalet sisteminin sebep olduğu mağduriyetlerin bir nebze olsa hafifletilmesidir.
İnsanların yeniden topluma kazandırılmasının sağlanmasıdır. Ancak asıl çare ; Adalet Sisteminde yapılacak reformlar ile mağduriyetlerin önüne geçilmesi ve suç kavramını önleyen bir devlet sistemiyle, suç işlemeyecek bireylerin yetiştirilmesidir.
Belki de bunlardan da daha önemlisi ; Ülkesine ve Devletinin Adalet Sistemine İnanan ve güvenen ülke vatandaşlarının devletiyle yeniden barışmasının sağlanmasıdır.
Herkes vicdanı ile kararını, Affeden ve Affetmeyi seven insanların çoğunlukta olacağı yarınları düşünerek vermelidir.
AF değil ADALET istendiği, akıllardan çıkarılmamalıdır.
DAHA ÖNCE Kİ AF İLE İLGİLİ HABERİMİZİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!
www.milletinsecimi.com
- MALUMUN İLAMI AF MECBURİYETTİR. - 03/03/2019
- İHLASZEDE YALNIZ DEĞİLSİN. - 25/01/2019
- İHLASZEDELER NİÇİN BU DURUMDA - 22/01/2019
- İhlas Finans’ın peşine düşmek lazım. - 19/01/2019
- İHLASZEDELER 2019 - 17/01/2019
- İhlaszedeler Son Dakika - 10/01/2019